Çocukken buz pateni yaptığımı hayal ederek defter yapraklarıyla halıda kayardım. Dayımın odasındaki posterlere bakınca, bazen Amerika’nın Prensesi olduğumu düşünürdüm. İlkokulda saçımı beyaz tebeşirle boyayıp, öğretmenimi ismimin Cindy Barbie olduğu konusunda ikna etmeye çalıştığım günün akşamı, annemden yediğim tokatla bu hayallere bir süre ara vermiştim. Ah anneler ah. Annelerin bedduası tutmaz, tokatları acıtmaz derdi Nebiye Teyze. Saçımın halini gören annemin selamını ileten beş kardeş havadan kıvrak hareketlerle pike yapıp üzerime uçtuğu zaman bildiğin canım acımıştı. Hani patronun bir sunum hazırlamanı ister de tüm gece, keltoşa yaranıp yıl sonunda zam kopartma hayalleri ile bol bol nikotin ve kafein ürünleri tüketerek sabaha kadar çalışırsın ya. Bitirdiğin zaman etraf buram buram‘BEN YAPTIM’ kokar. Patron aman allahım sen ne büyük bir cevhermişsin diyecek sanırsın ve büyük bir heves ile odasına gidersin. Tüm gece uyumadığın için kaymış tipini biri uzun biri kısa eyeliner ile gizlemeye çalışmışşındır. Dudaklarında en sahtesinden bir tebessüm ile tipsiz herif sunum dosyana göz atarken sen altına kaçırmamak için bacaklarını makas yapmış, el pence divan haşmetlinin karşısında saygı ile karışık boktan bir halde beklersin. Aniden adamın ‘ Şuralara EDIT gerekiyor biraz CUT yapalım bence. Hmm sonra biraz daha VISUAL olalım böyle çok DULL olmuş prezentasyon’ demesi ile yüce gönüllü atalarımızın böyle insanoğulları için zamanında esaslıca düşünüp bulduğu nacizane atasözünü hatırlarsın:
‘ Eşek hoşaftan ne anlar. Suyunu içer, tanesini bırakır.’
Tabi bu durum için söyle bir söylemimiz de var:
‘ Hayaller Paris, gerçekler Malatya.’
Zenginliğini sevdiğimin Türkçesi. Wittgenstein üstat ne güzel demiş; dilimin sınırları dünyamın sınırlarını belirler diye. Egomu yerlere bırakamam diyorsanız 2’yi, ego da neymiş, fakirin egosu mu olur? diyorsanız 3’ü tuşlayınız. For english press 9. Annemin ani ve kıvrak bilek hareketleriyle gayet savunmasız bir şekilde yakalandığım tokat faciasından sonra benim durumuma hüzünlerim ve hayalkırıklığım ile 2’yi tuşladım. Bir de anne söz bahis ise öyle dolaylıda olsa eşek demek pek naciz olmayacaktır. Sevgiler, saygılar, büyüklerimize her daim hürmetler, hepiniz AEO, KIB. Tokatın fiziksel şiddetinden çok, manevi katkısınından bahsetmek isterim. O tokatla büyüklerin aslında hayal dünyasından bi haber olduklarını anlamıştım. Belki çocukken onlar da hayal kuruyorlardı ve anneleri de istemeden onların kurdukları hayalleri kışkışlıyorlardı. Düngü gibi kabul edelim, ilk tokatı atanı başlattı bu lanet kuraklığı. Şimdilerde tokat, karmaşayı bastonunu havaya kaldırarak herkesi sus pus eden bir büyük büyük dede edasıyla takılıyor. Pek umursanmasa da , hep orada. Olay çözücü vol. IMDB puanı 9.9. Yani efsane.
Esasında günümüzde anne babalar ilginçlikleri neşe ile karşılıyorlar. Çocuk biraz koltukta zıplasa hiperaktivite teşhisi koyup çocuğun üstün zekalı olduğu iddasıyla doktora koşuyorlar. Sonra üstün zekalı sanılan çocuk, kuduk bir şekilde kafasına göre yaşarken mutlu mutlu onu izliyorlar.
İş yerindeki bir arkadaşımın kızının turuncu kafalı ve mor gözlü hayali bir arkadaşı vardı. Bunu ilk anlatırken salgıladığı endorfin hormonunun kokusu odayı kaplamıştı, Rosalinda’nın Fernando Jose’ye bakan gözleriyle mutlu mesut bu gariplikten çılgınca zevk alıyordu. Psikolog, çocuğun hayal ve gerçek dengesini bozmamak için,bir süre için akşam yemeklerinde bu tuhaf hayali arkadaş için de bir tabak koymaları gerektiğini söylemiş. Geçen gün 12 ay öncesinden satın aldıkları avantajlı yaz tatili paketinin, 8. taksiti öderken dert yanıyordu. Küçük kızına tam da hayali arkadaşının gerçek olmadığını söylemeye hazırlanırken, kocasının tokatı bu işe daha çabuk ve kalıcı bir çözüm getirmiş. Meğer küçük kız, babasının taksitlerini, yeni sürüm çıkmadan bitirebildiği yeni laptopunun üzerinde tüm yeteneği ile parmak boyaları ile bir sanat eseri oluşturmuş. Tahmin edersiniz resimde turuncu saçlı ve mor gözlü yavrumuzda varmış. Bunu gören adamcağız delirme ve cinnet evresinin kesişim noktasında gitget halindeyken ‘başlarım senin arkadaşına’ diyip, yapıştırmış tokatı. Buraya dikkat lütfen ‘ yapıştırmış tokatı’. Efsane olay çözücü işi bitirmiş. Adam etrafında kocişim, aşkitom cıkcıkım, muckmuckum diye dolaşan burjuvai kıro kadının yetiştirdiği yapay kızının mantık ve irade dışı davranışlarından nasıl bıkmışsa, atalarının
‘ Dayak cennetten çıkmıştır’
vecizesinin kerametiyle geceyi noktalamış.
Kız ağlayarak odaya koşarken hayali mor gözlü de topukları poposunda kaçmış gitmiş. Çocuk için hayal kırıcı, kadın için üzücü, adam için oh be dedirten bir son. Hikaye ilginç tabi hadi küçük kız üzülsün, sana ne oluyo be kadın niye üzülüyorsun diye sorunca aldığım cevap beni daha da şaşırttı. ‘ E Zeliha kaç yıldır bizimle yaşıyor, alışmıştım. Gidince boşluk oldu evde.’ Nadir olarak mavi ekran görüntüsü gözümün önüne gelir ama Onun ağlamaklı surat ifadesini görünce buram buram ‘ Pes artık’ kokan o ortamdan sandalyeyi hafifçe uzaklaştırmanın daha yararlı olacağını düşündüm.
Sonra annemi aradım.
‘ Söyle kızım.’
‘ Anne çocukken bana bir tokat atmıştın ya aklıma geldi. Teşekkürler.’
‘ Ne tokatı kızım. Yalan yalan konuşma, o abinle o kadar kudururdunuz gene elimi bile kaldırmazdım.’
‘ Neyse anne teşekkürler, bir faciayı önledin o gün. ‘
‘ Hangi tokatmış o?’
‘Tebeşirle saçımı boyadığım gün.’
‘ Ahhh sıpa kafalı, bit olacaktı kafanda az kalsın. Sonra uğraş dur.’
‘ Neyse teşekkürler.’
‘ Tokat attıktan sonra üzülmüştüm.’
‘ O zaman niye attın.’
‘ Sanki hiç dayak yemedin.’
‘ Niye dövüp üzülüyosun ki. ‘
‘ Ah be kızım analık işte, sinirlendirirdiniz döverdim ama sonra oturup ağlardım.’
‘ E dövme daha kolay değil mi?
‘ Kolay olurdu tabi, babanız olsaydı belki daha kolay olurdu.’
‘ Babam olsa dayak yemezdik yani.’
‘ Baban olsa ben gündüzleri onun bunun lafı altında ezilip elime geçen iki kuruş paranın hesabını yapmak zorunda kalmazdım. İstediğini kadar ayakkabı eskitebilirdi abin top peşinde, Önlüğünü, yakanı istediğin kadar kirletebilirdin. Saç tokanı kaybetmen ya da defterinden sayfa koparıp halı üzerinde saçma sapan dans etmen beni kızdırmazdı. Baban olsa benim sinirlenmek için sebebim pek olmazdı, olsa bile ona kızardım gene size birşey belli etmezdim. Size kızdığım her günün gecesi ikinizi de bağrıma basıp koklardım ağlayarak. Pişman olur kendime söz verirdim. Sabahları gülerek günaydın demiyeceksiniz diye korkardım.’
‘ Anne’
‘ Söyle.’
‘ Ağlıyomusun sen? ‘
‘ Biraz.’
‘ Seni Seviyorum’
‘ Bende kızım, seni seviyorum.’
‘ Anne’
‘ Efendim’
‘ Babam yok belki ama sen iyiki varsın.’
Hayallerime ara vermeme sebep olsa bile annem onlardan vazgeçmeme asla izin vermedi. Defterden iki boş sayfa koparıp ayakkabılarımı çıkarttım. Mesai çoktan bitmişti, ‘ Let it snow, let it snow, let it snow’ zamanıydı.